Camel Softpack

Camel Softpack tartışmasız 90ların üniversite gençliğinin birinci tercihiydi

Sigarayı bırakma hikayem hemen hemen Camel’in sıradanlaşmasıyla aynı zamana denk gelmektedir. Şimdilerde sıradan markaların arasında tek düze bir sigaradan farkı yok. Oysa doksanlarda dört tür sigara kullanıcısı vardı: Samsun ya da Maltepe gibi yerli sigaralar içenler, uzun Marlboro paketlerini çoraplarında saklayanlar, kısa Marlborocular ve tabii ki Camel kullananlar.

Dünya üzerindeki büyük çoğunluğun olduğu gibi benim de içtiğim ilk sigara bir Marlboro’ydu ama iş tercihen bir marka benimsemeye gelince Camel’i seçtim. Nedeniyle ilgili anlatılacak çok fazla ayrıntı var ama temel sebep Kurt Cobain’di, Camel onun kullandığı markaydı. Bu da Camel içenleri acayip karizmatik yapıyordu.

Camel aslında çok bizden bir sigaraydı. Sadece Türk ve Amerikan tütünlerinin karışımından yapılmış olmasından değil, tarihiyle de bize ait bir marka gibiydi. Birinci Dünya savaşı öncesi yıllarda, Mısır bir nevi dünya tütün ekonomisinin merkeziydi. Çoğu Osmanlı vatandaşı Rumlar tarafından üretilmiş sigara markaları, İngiliz işgali altında olmasının da verdiği etkiyle, tüm Avrupa tarafından tercih edilmeye başlanmıştı. Bunlardan biri olan Kyriazi Feres’in sigarası abartmadan ilk global tütün markasıydı. O yıllarda en çok kar eden sektörünün en iyi ürünü Türk tütünüydü. Dolayısıyla markalar sadece bu tütünü kullandıklarını belirtmekle yetinmeyip Türk tütününü hemen akla getirecek Murad, Osman gibi isimler tercih ediyorlardı. Çünkü dönem, en kaliteli sigaraların Türk sigaraları olduğu bir devirdi, herkes Fransız şarabı, İsviçre saati, İngiliz kumaşı seviyesine Türk tütününü de çıkartıyordu, içilebilecek en kaliteli tütün buydu.

Türkçe isimlerle satılan onlarca markanın arasında bir İngiliz şirketi doğrudan sigarasına “Turk” adını koymaya karar verdi. Adil Hikmet Bey, Orta Asya ve Hindistan’ı ayaklandırmak üzere dört arkadaşıyla Teşkilatı Mahsusa ajanı olarak çıktığı yolcuğu anlattığı Asya’da Beş Türk adlı hatıratında Mısır’da bu adla satılan sigara paketine İngilizlerin rağbet etmesine şaşırır, bir yandan da üzülür; düşman olarak kabul edilen ve parçalanmak isteyen bir ulusun adı bu şekilde sömürülmesini kabul edemez. Camel’in hikayesi de tam burada başlar, o çok da satılmayan “Turk” adlı sigara markasıyla. İki marka arasında organik bir bağ yoktu ama ortak noktaları paketin üzerindeki deveydi. Her ne kadar Camel’in üzerindeki devenin Osmanlı Devleti’nce iç savaş yıllarında Kuzey’e desteğini göstermek adına Lincoln’a hediye edilen beş deveden biri olan Deve Joe’dan ilham almış olsa da aynı yıllarda iki ayrı sigara paketinin üzerinde aynı resmin olması tesadüften öte aşırmaktan başka bir kelime ile açıklanamaz. Birinci Dünya Savaşından önce sigara pastasından pay almak isteyen her yeni markanın yapması gerekeni yapmıştı Camel, Mısır’ı çağrıştıran motifler kullanmıştı. Bunun için de en uygunu deveden başka ne olabilirdi ki?

Camel, Mısır merkezli tütün sektöründen pay alabilmek için doğru adımlar atmıştı. Paketi Mısır motifleriyle süsleyip Türk tütünlerini kullanmıştı. Zamanla deve dışında da doğrudan akla Mısır gelecek eklemeler de yapıldı pakete; devenin arkasında palmiyelerle süslü bir piramit manzarası konduruldu, paketin arkasına da bir Mısır kasabası yerleştirildi. Marka Japonlara satılıp arkadaki kasaba kaldırılana kadar herkes birbirine deveyi gösterip “yağmur yağsa nereye saklanırsın?” sorusunu sorardı. Arkadaki kasaba kaldırıldıktan sonra artık bu sorunun bir anlamı yoktu çünkü cevabı paketin arkasını çevirip evleri gösterip veriyordunuz.

Camel paketini bu kadar özel yapan da buydu. Eğlenmek için birbirinize saçma sapan sorular sorabiliyordunuz, devenin üzerindeki işeyen adamı bulmak gibi. Sanırım tütün kullandığım yıllar sigara içmenin son elit yıllarıydı. Zafer hastanelik olduğunda acilde sigara üstüne sigara içerek endişeyle ameliyatının sonucunu bekledik, tatillerde İstanbul’a duman altı otobüslerle dönerdik, değil kafe, bar, lokanta gibi mekanlarda ders biter bitmez sınıfın kapısında bir tane yakardık. Doksanların sonlarına doğru baymaya başladı. Sigara içmek zevkten çok eziyete dönüştü, rahatsız eden bir bağımlılık halini aldı, eğlencesini yitirdi. Ben de bıraktım. Bırakmak ile ilgili çok fazla sorun yaşamadım, sigara içilen ortamlardan kaçmaya ya da yanımda sigara içirtmemek gibi olaylara hiç girmedim, eskiden nasıl yaşıyorsam aynen devam ettim, tek farkla: artık cebimde bir Camel paketi olmayacaktı, onun yerini cep telefonum almıştı.


Yorum bırakın