
“Yıldız Gemisi”
Çocukluğumuzda bir Betamax videomuz vardı ve her hafta sonu Kaufhof’tan film kiralardık. Seksenlerin “Home Video Entertainment” dönemini yaşıyorduk, her köşede videokasetçileri vardı. İnsanlar hafta sonları kitapçılara benzeyen bu dükkânlara gider, rafların arasında gezinir, kitap büyüklüğündeki kaset kutuların üzerindeki afişleri inceler, evde keyifli vakit geçirmek için kiralayacakları bir film ararlardı.
Videoda film izlemek seksenlerin en önemli aile eğlencesiydi, herkesin her cumartesi akşamı yaptığı ortak etkinlikti. Ancak iyi bir film bulmak çok da kolay değildi. Genelde herkes çok izlenen filmlerin peşinde olduğu için Yıldız Savaşları gibi o zamanlar ikinci bölümü yeni çıkmış Darth Vader’in Luke’un babası olduğu söylentisi kulaktan kulağa sınıflarda yayılmaya başlamış “blockbuster”lara denk gelmek imkânsız gibiydi.
Luke’un elinde ışın kılıcıyla durduğu o afişi gördüğüm ilk cumartesiden sonraki her cumartesi sabah erkenden kalkar, koşar adım kasetçiye gider Yıldız Savaşları’nı kiralamak için gerekli olan o yeşil kartın kutuda olup olmadığına bakardım. Cumartesi rutinim buydu, kahvaltıdan sonra yapılacak ilk iş: kaseti kiralamaya çalışmak. Yıldız Savaşları’na ait o yeşil kiralama kartını hiç görmedim, filmi izlemiş olmam tamamen tesadüftü.
Ağbim okulla arası iyi olmayan çocuklardandı. Kuralları esnetmeyi severdi, hiçbir kural onu yapmak istediğinden alıkoyamazdı; bahçede sigara içmek yasaktı, içti; okuldan kaçmak yanlıştı, kaçtı; sınıfta kalmak yoktu, kaldı hem de iki kere. Evin dışındaki otoriteyi çok da takmazdı, babamı sözünü çoğunlukla dinliyordu bu onun gözünde itaat etme kotasını fazlasıyla dolduruyordu başka bir otoriteye boyun eğecek yer kalmıyordu. Çok da sosyal biriydi müzik yapar, futbol oynar, tiyatroya katılırdı ama iş provaya geldiğinde orada olmazdı, antrenmanları hep kaçırırdı, repliklerin dışına çıkar kafasına göre diyaloglar uydururdu.
Bir gün ağbim, yine okuldan kaçmış, parkta bahçede sigara içerek vakit geçirmiş, birden bire bastıran yağmurdan sakınmak için Kaufhof’a sığınmıştı. Kaset kutularının arasında öylece dolanırken Yıldız Savaşları’na tam da iade edilirken denk gelmişti. Filmi ilk defa Cuma günü okuldan hemen sonra ağbimle birlikte izledim, sonra da akşam tüm ailemle, sonra cumartesi ve pazar tüm gün tek başıma.
Yıldız Savaşları’nı izleyene kadar en sevdiğim film Kirk Douglas’ın oynadığı “Ulysses”ti. Onunla birlikte de sevdiğim filmlerin kitaplarını okuma alışkanlığını geliştirdim. Bilinçli olarak kendi tercihimle okuduğum ilk kitap Odyssea’ydı. Herhalde filmlerin okuma zevkimi etkilemesinin nedeni oydu. İyi bir filmin bir kitap uyarlaması olduğunu öğrenmek, bu sayede harika bir kitapla tanışmak keşiflerin en güzeliydi. Çocukluğumda Yıldız Savaşları ile ilgili kitaplar yoktu ama o film bana daha önce hiç girmediğim bir dünyanın kapılarını açtı.
Semt kütüphanemizin ana salonunun en arkasında, çocuk bölümünün bulunduğu asma katının hemen altındaki birkaç raf tamamen bilim kurgu romanlarına ayrılmıştı. Dune’u orada keşfettim. Aynı Yıldız Savaşları gibi farklı bir evrende geçen muhteşem bir destandı, hala Yüzüklerin Efendisi ile birlikte en sevdiğim seridir. Philip K. Dirk’ün kitaplarını okudum “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?” hala en sevdiklerimden biridir, William Gibons ile tanıştım “Neuromancer”da Case ve arkadaşlarının Yeşilköy Havalimanı’nından THY ile Paris’e uçmalarını keyifle okudum. Harika birçok yazar ve muhteşem birçok kitapla karşılaştım, bunlar arasında en sevdiğim, dönüp dönüp okumaktan hiç sıkılmadığım Brian W. Aldiss’in yazdığı “Yıldız Gemisi”dır.
En sevdiğim bilim kurgu romanların hemen hepsi çok uzak bir gelecekte geçen fantezi hikayeleridir. Yıldız Savaşları’ndan çok etkilendiğimden olsa gerek, çok çok uzakta bir galakside geçen iyi ile kötünün mücadelesini okumaya bayılıyorum. “Yıldız Gemisi” bu dünya da geçen ama kendi içinde farklı bir evrende gelişen olayları anlatır. Klasik fantezi romanlar gibi bir yol hikâyesidir aslında, sadece bir büyücü yerine bir rahip ve bir savaşçı yerine bir avcı vardır. Başkahramanımız Roy Complain, varoluş sorunları yaşayan bir avcıdır. Marapper tarafından bilinmezliğe giden bir keşif ekibine katılması konusunda ikna edildikten sonra devler, hariciler ve daha birçok şeyle mücadele ederek arapsaçında bulunduğu dünyanın gizemini çözmeye çalışır.
İngiliz bilim kurgu yazarı Brian W. Aldiss’ı aslında herkes bir öyküsünden uyarlanılan “Yapay Zeka” filmi dolayısıyla tanır ama kitapları Türkçeye çevrilmemiştir. “Yıldız Gemisi”nin bile yeni baskısı yoktur, Metis’in eski baskılarını Nadir Kitap’tan ya da sahaflardan bulmanız bile artık çok zor. Oysa “Helliconia” serisi ile altmışların politikasına bilim kurgu bir eleştiri olarak kabul edilen “The Dark Light Years” bu türü seven herkes tarafından mutlaka okunması gereken kitaplardır.