“Adreste”

Karanlıktı. Sibel yanımda oturuyordu. Bülent’ten ayrılmalarının üzerinden birkaç hafta geçmişti ama hala görüşüyorlardı. Herhalde sadece arkadaşça takılıyorlardı yoksa Bülent bunalım olmazdı. İyi görünmeye çalışıyordu ama etrafta kimse olmayınca ayrılığı atlatamadığını gizleyemiyordu. Sanırım Sibel’e psikolojisini belli etmemeye çalışıyordu. Güzel bir ilişkileri vardı. Neden ayrıldıklarını bir türlü anlayamıyordum. Neden hala görüştüklerini anlayamadığım gibi. Çiftlerin birlikte olamayacak kadar birbirlerini sevmedikleri bir ilişkiden sonra birbirleriyle arkadaş olacak kadar sevgilerinin kaldığına nasıl karar verdiklerine şaşıyordum. Ben hala kızlarla arkadaşlığımın boyutlarını bir yere koyamamışken onlar nasıl böyle şalteri indirip kaldırır gibi arkadaşlıktan sevgiliye, sevgililikten arkadaşlığa geçiş yapabiliyorlardı bir türlü kavrayamıyordum.

Bir ara Sibel’in elini bacağımda hissettim. Yanlışlıkla dokunmuştu. Herhalde elini kenara koyarken bacağıma değmişti. Sade bir gülümsemeyle özür diledi. Aynı şekilde sade bir gülümsemeyle sorun olmadığını belirttim. Sibel’in ev arkadaşlarından birini bana ayarlamaya çalışıyorlardı. Bülent’le ayrıldıklarında bu heveslerinin geçeceğini düşünmüştüm. Yanılmışım. Şimdi iki kadının arasında oturup konusunu bile anlayamadığım bir filmi izlemek zorundaydım. Şu üç isimli yönetmen tarzı filmlerden. Ev arkadaşlarından biri çok uzundu diğeri ise çok kısa. Sibel normal boyluydu, ne çok uzun ne de çok kısa.

Sibel’de filmden sıkılmıştı. Eli ikide bir bacağıma değip duruyordu. Zor bir durum olmalı, eski sevgilisiyle arkadaş kalabilecek kadar medeni görünmeye çalışmak. Sibel’den önceki kız arkadaşlarıyla da hala görüşüyordu. Ancak onlarla ilişkisi sonra erdikten sonra hiç bunalım geçirdiğini görmemiştim. Herhalde terkedilen taraf olmadığından olsa gerek.

Yanımdaki benden hoşlanıyordu. Sibel öyle demişti. Bülent’le henüz çıkalı birkaç hafta olmuştu. Henüz ev halkları olarak sadece bir kere birlikte takılmıştık. Sonraki aylarda haftada bir gün sinema akşamı yaptık. Netflix’ten en anlaşılmaz filmleri bulup izledik. Sibel’in fikriydi. Bu şekilde aramızı yapmaya çalışıyordu. Kanepede o kadar sıkışık oturmamızın nedeni de buydu. Ten temasının bir şeyleri alevlendirmesini umuyordu. Üçlü kanepede biz, Sibel’le Bülent de ikili kanepede otururdu. Artık Bülent’le birlikte olmadıkları için Sibel bu sefer yanıma oturdu.

Kanepenin üç tane yastığı vardı ama kesinlikle üç kişilik değildi. İki buçuk kişilikti. Sağımda Oksana’yı solumda ise Sibel’i hissediyordum. Oksana Ukraynalıydı. Sibel’le aynı dans grubundaydı. Arada bir de Sibel’in elini bacağımda hissetmeye devam ediyordum. Nermin’le Oksana’nın arasında otururken kadınlardan birinin elini bacağımda hissetmezdim. Nermin’i hiçbir şekilde hissetmezdim, minyon biriydi. İki buçuk kişilik kanepede bile benden metrelerce uzaktaymış gibiydi.

Oksana gibi birinin benden hoşlanmış olması aslında gururumu okşaması gerekirdi. Sibel bunu ilk söylediğinde verdiğim tepkiye şaşırmıştı. Başkası olsa mutluluktan havaya uçarmış. Oksana, çok güzel bir kadındı. Benim içinse çok uzundu. Bir kadın neden kendisinden kısa biriyle ilgilenir hiç anlamıyordum. Kadınlar genelde kendilerinden uzun erkekleri tercih ederlerdi. Sibel’in dediğine göre kısa erkek fetişi varmış. Öyle bir fetişin var olduğunu bile bilmiyordum.

Oksana’nın beni çeken tek yanı adımı Rus aksanıyla söylemesiydi. Bunun ne kadar çekici olduğunu son akşam fark ettim. Sibel’in sürekli bacağıma dokunduğu akşam. Herhalde yanında oturduklarına dokunmak ile ilgili bir takıntısı vardı. Belki de film beni sıktığı kadar onu da sıkmıştır da oyalanmak için bacağıma dokunuyordu. Bir kere daha dokunduğunda aynı şekilde ben de onun bacağına dokundum. Histerik şekilde kıkırdadı. Diğerleri merakla bize baktı. Karanlıktı ama bize baktıklarını görebiliyorduk. Dikkatlerini dağıttığım için özür diler manasında ellerimi kaldırdım. Buna daha çok şaşırdılar çünkü kimse Sibel’in bacağına dokunduğum için güldüğümüzü bilmiyordu.

Oksana kulağıma eğilip adımı fısıldayarak Sibel’in sarhoş olup olmadığını sordu. Rus aksanıyla adımın söylendiğini ilk defa o zaman duydum. Oksana’dan da o an hoşlanmaya başladım. Oksana’ya cevap veremedim. Ona bakar halde donup kalmıştım. Kadın beni uyandırmak için tekrar adımı söyledi. Kendi adımı duymanın bu kadar beni etkileyeceğini hayal bile edemezdim.

Bülent kanepede uyuya kaldığı için kızlar yatıya kalmamızı teklif etti. Bülent zaten uyuduğu için itiraz edemezdi. Benim de karşı çıkmaya niyetim yoktu. Geceyi Oksana’nın odasında geçirdim. Bülent’iyse hiç uyandırmadan üzerine bir battaniye atarak kanepede bıraktık. Gece bir ara su içmek için kalktım. Kimse olmaz diye üzerime bir şey almaya gerek duymadım. Mutfakta Sibel’le karşılaştım. Karanlıkta elinde bir kadehle mutfak masasında oturuyordu. Benden çok giyinik sayılmazdı. Mutlu olup olmadığımı sordu. Sanırım öyleyim, dedim. Ben niye mutlu olamıyorum, diye sordu. Ne diyeceğimi bilemedim. Sessiz kaldım. Yanına oturmamı istedi, oturdum. Bacağıma dokundu. Ben de onun bacağına dokundum. Histerik bir kahkaha attık, aynı anda. Neyse ki kimse uyanmadı. Yoksa mutfak masasında oturan iki çıplağın açıklaması gereken çok fazla şeyi olurdu.


Yorum bırakın